Wednesday, August 8, 2007

ekşi'den rahatsız ekşi'ciler

benim de arada şikayet ettiğim moderasyon ve ekşi'nin son zamanlarda içinde bulunduğu hal ile ilgili bir blogentarisi.

silindiği için buraya gopyapeyst ediverdim (el emeği göz nuru falan değildir):

ekşi sözlük hizip merkezi

"bu post kısa bir süre sonra silinecektir. yüzeysel ve kişisel ve sadece ekşi sözlükle ilgili bu post ile verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz."

hostradamus gibi maniler yazarak da yapmak mümkün bunu sonradan okültüstler çıkar her bir satıra bir anlam yüklerler ama sinir içinde mani mümtaz değildir.

ekşi sözlük kendisini imha eden, kötü yönetilen, adi, hayırsız, vefasız, insanı insanlıktan çıkaran, kiminin götünü kaldıran, kimini egodan ibaret bir yaratık haline getiren karaktersiz bir makinedir artık.

ekşi sözlüğün başından beri burasının "acayip özgür bir yer" olduğu iddia edilmedi, öyle olmaması da gerekliydi. e neydi mevzu: "forum olmasın". tamam olmasın. moderayon olsun, kontrol mekanizması kurulsun... ama bir mahkeme salonu kadar da ciddiyetin, kısıtlanılmışlığın kol gezdiği bir yer olmasını beklemiyorduk. login olduğun anda "şunu yapma silinir, bunu yapma uçarsın, o göte girer, bu formata aykırı" gibi kurallarla karşılaştığın hapishanevari bu ortamda bulunmak bundan böyle kullanıcılarına yazmak, paylaşmak, anlaşmak, tartışmak, tanımak, anlamak gibi şeyler değil aksine kurallara endeksli huzursuzluk veriyor.

bundan yıllar önce kurallar yokken yazdığımız herhangi bir entry bugün kurala uymuyor diye siliniyor. denyoluğa bak (.'denyo' detected: //."göte girebilir"//.send moderator slave to destruct//.+target destroyed+.end)

bir site yapılmış, özel bir kullanıcı ismi verilmiş... yazdıklarım beni bağlar, benim kişisel arşivim, benim söylediğim şeylerin arşivi. neden benim neyi nasıl yazacağıma, kime ne diyeceğime karar veriyorsunuz? ben gelirken bunun için gelmedim ki, internet dedik, özgürlük dedik, "keyfine göre fikrini belirt, oh ne ala" diye geldik. sonra tutup bunu seve seve şirkete çevirince "ona sözüm geçmiyor, bunun böyle olması isteniyor" diye herkesin özel alanına müdahale kaçınılmaz oluyor tabii. tamam kimse bütün yükü bir kişinin üstlenmesini istemiyor. bu derdi tek kişi çekmesin... ama bu kadar aşırı müdahale de artık burasının "biz"e ait bir yer olduğu düşüncesini yok ediyor.

şimdi mevzuya gel, herşeyin nedeni değil, en küçük örnek, bardak-son damla korelasyonu;

başlık: avukat
entry:"ben küçükken manasızca ve gereksiz yere başkasının haklarını savunan, yalaka, yamanma, primci kişi ya da dürzülere avukat denirdi."

şimdi adamım bunu siliyor, dava "götümüze girebilir". e harbiden girse keşke. arkadaşım bunu silmenin ne manası olabilir? avukat kelimesi babanın malı mı? istediğimi düşünebilir, yazabilirim. avukat özel isim mi? avukat tapulu kelime mi? hangi zavallı bundan şikayetçi oluyor, hangi en akıllı kul moderator bunu kabul edip siliyor? kelime kardeşim bu. "ben küçükken" diyorum zaten başta, hani çocuklata geçen bir mevzudan bahsediyorum, ha bunu idrak edemiyorsun, onu geç o zaman. "benim için anlamı nedir" manasında istersem yarrak yazarım, göt yazarım ve bunu sen silsen bile ben böyle düşüneceğim, nerde kaldı lan bu sözlüğün, internet'in manası, ifade özgürlüğü? şu sözlüğe yan gelsen düşündüğünü söyleme özgürlüğü yüzünden hapse girmiş herkese acırlar. "türkiye'nin vay ben bilmemne" diye coşar da coşar, bunun dünya dışı olduğunu savunurlar. yaptığınız ne peki?

kardeşim sen kimin yanındasın?

başından beri ekşi sözlüğün benim için "kişisel geçmişimin arşivi" olduğunu söyledim. kendimce herhangi bir konuna diyeceğimi, bildiğimi, sallayacağımı bir ajandaya yazıyordum, ekşi sözlük diye bi yer buldum, kullanımı daha kolay, her yerden ulaş, kolayca oku, hatırla diye, tuttum oraya yazdım. ama böyle olmuyormuş aslında, yazdıklarımızı birilerine hibe ediyormuşuz.
ekşi sözlük satılmış, ülkenin en tekelci, en iki yüzlü medyasına, doğan grubuna verilmiş kontrolü. yazar alımını da o yapar, reklam alımını da o yapar. e hadi satıyorsun, tamam sözlüğü sen kodladın ettin, ama birileri sözlüğe yazmasa böyle büyümez ve dikkat çekmezdi. insanlara en azından "ben böyle böyle satıyorum, şöyle kurallar olacak, hareket alanı daralacak, ne diyorsunuz?" diye sormak gerekmez mi mesela? yazılan her şey hediye, "buyur keyfine göre kullan" diye verilmiş bir şey mi?

tutup sözlüğü şirket yaptıktan sonra, "göte girebilir" mevzusu şirketi bağlıyor. yani senin birey olarak yazdığın her şey şirketin dilinden çıkmış gibi. dolayısıyla "aman şirkete zarar gelmesin" diye herkesin haklarına müdahale edilebiliyor. patronculuk oyunu devam ediyor bir yandan. şikayet edene "nick'i budur, mail adresi budur, kendisine şikayet et" denemiyor da, "aman aman şikayet varsa hemen silelim nolur noolmaz" diye üçbuçuk müdahaleler yapılıyor hemen.

ekşi sözlük'ün kalabalıklaşmasına, değişmesine, tadının kaçmasına, eski anlamını yitirmesine bir şey demiyorum. her şey öyle, insan da öyle. kendin bile kendini sevmeyebilecek kadar değişebiliyorsun bazen. zaman değiştirir, çare yok. buna da bir şey demedik. ama şimdi kullanıcı alınıyor mesela gizli gizli. burada olmak isteyen, bir şeyler yazmak isteyen, burayı özümsemiş insanlar değil alınanlar... doğan medya vasıtasıyla, ahmet'in halasının oğlu, veli'nin torunu, e-kolay'ın zart zurt müdürünün yeğeni falan filan. kadrolaşmaya bak. sonra gel nihat genç'e de ki, "ne saçmalıyorsun?" e bazen saçmalıyor, neyin ne olduğundan haberi yok ama dediği şey yine aynı yere çıkıyor. akp'nin belediyelere tarikatçı doldurmasıyla aynı şey değil de nedir bu? bir devlet dairesine gittiğimizde cümlesi akp'li, selametçi bıyıklı tipler görmekten ikrah ediyoruz. peki sözlüğe girince gördüğümüz kişiler farklı mı? eskiden girdiğinde tanımadığın, herhangi insanlar arasında, "arkadaş" gibi vakit geçirir, yazar, mesajlaşırdın vesaire. şimdi birisi mesela senin bir entry'ni çalıyor, gazetesinde köşesine koyuyor veya az değiştirip başka bir yere tokalıyor. sen de bunu yazıyorsun, sonra mesaj alıyorsun bir tane: "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" yok, bilmiyorum da sizin gibileri çok iyi biliyorum. götü kaldırılmış herhangi birisin işte... sözlüğü bu zavallılarla, onun bunun adamıyla doldurursan, buraya yıllarını vermiş kullanıcıların da böyle gereksiz diyaloglarla karşılaşır. mesaj gelir, "o adam, yer, şirket, bina, olay hatta 'kelime' hakkında yazdığını sil..." direkt tehdit. yok silmiyorum der postalarsın, iki gün sonra ne olur bil? kul moderator siler? "götümüze girebilir şikayet edildi". şikayet edilemeyeceğini anlatırsın, yok işlemez zira, "o kim olduğunu bilemediğimiz" şahıslar tarafından emir almıştır halkın olması gerekirken şirketin kul moderatörü.

- "e o kadar şikayetçiysen girme kardeşim, zorla mı gel diyoruz sözlüğe?"
- o benim bileceğim bir şey.

50-100 kişinin yarattığı, bu popülerliğe ulaşmasını sağladığı sözlükte benim olmam veya olmamam hiç bir şeyi değiştirmez. ssg'nin olmaması da aynı, oradaki şu anda popüler herhangi bir kullanıcının olmaması da hiç bir şey değiştirmez. aynen, aynı hızla devam eder artık. zira bir makinedir. hizsiz, rutin, hiç de özel olmayan, farklılaşmayan, sadece sürekliliği ve ziyaretçi sayısı önemli olan bir makine. ve tabii ki bir süre sonra demode olma hızı artacak, çalışma şeklinden dolayı lanetlenecek, lumpenliğin merkezi olduktan bir süre sonra muhtemelen porno linklerin paylaşım merkezi olacak ve yok edilecektir.

joplu polisi, "yakinimdir" kulisi, müdahaleci zihniyeti, ifade özgürlüğü kısıtlamaları ve daha yapılabilecek bir çok benzetme dolayısıyla çok iyi bildiğimiz bir yönetim formunun taklididir. bu form, sadece paraya, dışarıya, otoriteye, korkuya değer verirken kendi halkını, bireyini kendinden nefret ettirmekte hiç bir sakınca görmez. ve halk toplu bir eylem yapmasa da umursamazlıkla ve uzak durup bireyci davranarak bu formun sonunu getirir. en sonunda polisler, lümpenler, moderatörler, yöneticiler, nüfuslu bireyler birlikte olup birbirleriyle "ortamın keyfini" yaşayıp birbirlerine düşebilecekleri bir ortamı yaratmış olurlar.

ekşi'nin kanun zoruyla "normalleşme"sini, 1984'te winston smith'in geçirdiği sürece benzetiyorum şahsen. sonu benzemese bari...

No comments:

Post a Comment