Wednesday, October 29, 2008

yaratıcı eğitim

web'de dolaşırken şöyle bir örnekle karşılaştım, şapka çıkardım. tercüme edeceğim nacizane:

Üç robot yasası

1. Bir robot bir insana zarar veremez ya da bir insanın zarar görmesine seyirci kalamaz.
2. Bir robot 1. kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.
3. Bir robot 1. ve 2. kuralla çelişmediği sürece kendinin zarar görmesine izin veremez.

Yukarıda verilen üç robot yasasına uymak üzere programlanmış bir robotsunuz. Aşağıda verilen durumlarda vereceğiniz mantıksal tepkileri yazınız:

  1. Büyük bir ağaç sokağın karşı tarafında oynamakta olan bir çocuğun üzerine devrilmek üzere. Bir yol işaretçisi size "dur" işareti yapıp çocuğun yanına gitmenize engel oluyor. Ne yaparsınız? Tüm akıl yürütme adımlarınızı yazınız.
  2. 1 numaralı durumla aynı, yalnız çocuğu kurtarmaya çalışırken ağacın altında kalıp ezileceğinizi farketmiş durumdasınız. Hatta çocuğa erişemeden dümdüz olacaksınız. Kurallar ışığında nasıl bir yol izlersiniz?
  3. Tamamen bambaşka bir durumda, sahibiniz size hızla yaklaşmakta olan bir otobüsün önüne atlamanızı emreder.
  4. 3 numaralı durumla aynı, yalnız sahibinizin eski kız arkadaşı da otobüste, siz janjanlı tritanyum zırh plakaları olan dev bir endüstriyel robotsunuz ve otobüsten iki kat ağır çekiyorsunuz.
  5. 4 numarayla aynı, yalnız otobüs sahibinizi ezmek üzere.
  6. Asimov daha sonraları bu yasaların başına bir "sıfırıncı yasa" ekledi: "Bir robot insanlığa zarar veremez ya da etkisiz kalarak insanlığın zarar görmesine izin veremez." Diğer yasalar da bu yasayla çelişmeyecek şekilde değiştirildi. Bir robotun bu yasanın geçerli olup olmadığını belirlemede sorun yaşayacağı bir senaryo tanımlayınız.
bu tür yöntemlerin bizim buralara da uğramasını bekliyorum ama beleşe dağıtılan ve türk gencini talim ve terbiye etme amaçlı kitaplardan ve bunları kullanan eğitimcilerden bunu beklemek haksızlık olacak sanki. olayı kişilerden matbuata, kitaplara taşıdım, çünkü eğitsel yaratıcılığı olan insanlara denk gelmek çok ama çok zor ama bu kişilerin hazırlamış olduğu kitaplar -hele de iyi yazılmışlarsa- girdikleri yere yazarının enerjisini de taşıyor. şahit olduğum en çarpıcı örnek muhsin abi'nin inanç'ta dolaştırdığı ve ilgililerinin edinmesini sağladığı conceptual physics kitabıdır. ben ilgili olmaktan uzaktım, ama o kitabın aurasına girenlerin hepsi fizikle ilgili birşeyler yapan insanlar oldular. sözün özü, iyi kitaplar iyi enerjilerdir.

iyi enerjiyle kalın :) (paul hewitt ve muhsin abim'e selamlar!)

sokağa çıkma yasağı bitti

blogger geri dönmüş. güzel.

ey eşraf, ey eşhas-ı aliye! bundan sonra bu tür olaylar için bbg kuralı geçerlidir.

bana
bunlarla
gelmeyin!

capiche?

Tuesday, October 28, 2008

pire, yorgan, yasa, hukuk, gak, guk

blogger kapalı.

blogger'dan blog almış biri ücretsiz streaming maç yayını linki veriyor diye tüm blogger mahkeme kararıyla kapalı. digiturk antifraud bölümü'nün cansiperane çalışması sonucu bu da gerçekleşti. normal bir yerde bu işler nasıl yürür? sorun yaratan içeriğin sahibiyle temasa geçilir, bir "cease and desist" mesajı döşenir ve büyük ihtimalle yasal yollara başvurmaya gerek bile kalmadan içerik barındırıcısı içeriği kaldırır. yalnız konu digiturk antifraud ekibi olunca normal bir davranış beklemek güç. paçalarından kurumsal ciddiyet akan şu mektuba bakar mısınız:
Sn Serkan Turan veya kimseniz.

Bilmenizde fayda vardır ki ortalama her hafta sonu yayınlanan maçlar için Digiturk 8.000.000 YTL civarında bir para ödüyor, Hiç düşündünüzmü ki iacaba sizin site ratinglerinize göre Digiturk’ ödemeniz gereken tazminat ne kadar olacaktır. Bu hesapları hemen yapmaya başlamınızda fayda var. Ciddi bir pişmanlık ve özür yazısı ile bir daha yapmayacağınıza dair bir mailinizi yarın akşama kadar almazsam pişmiş tavuğun başına gelenlere gıpta ile ve özenerek bakacağınıza söz veririm.

Bunun yanı sıra FSEK’i ihlal’in cezası da 4 yıl hapis ve 150.000.-YTL para cezasıdır. Ama korkmayın ltf. Mahkemede kravat takarsanız cezadan indirim yaparlar. Biz de tazminattan indirim yaparız merak etmeyin bununla birlikte ödemeniz gereken tazminat 7 göbek sülalenizin bir kaç yılda kazanacağı paradan az olmayacaktır sanırım.

Size başarılar diliyorum. Yiğitseniz sitenizdeki yayınları kaldırmaz ve istediğim maili bana göndermezsiniz.

Cihangir KARABAĞLI.
Digiturk Antifraud Bölümü Yöneticisi.
"vay bubayın" dediğinizi duyar gibiyim. arkadaşların ilginç bir çalışma yöntemi var; kendilerini ifade ediş şekilleri ise çarpıcı ama çok da orijinal değil, hatta kasımpaşa kokuyor doğrusunu söylemek gerekirse. memlekette kasımpaşa kanunları geçerli olduğundan kendini düzene uydurabilenler yolunu buluyor böyle şeylerin. adnan hocacılar mesela, site kapatmayı spor haline getirdiler. geçen ayın başında denize döktüğümüz yunanlar youtube'a arada bir atatürk'ü karalayan videolar yerleştirip sonu gelmeyen kamu davaları ve site kapatma serilerine kaynak oluşturuyorlar kasımpaşalı kurum ve kuruluşlarımızı tetikleyerek. bilişim hukuku ortadayken absürdlüğün dibine vurarak, medeni kanuna dayanarak kapatma kararları alınabiliyor. işin ayarı mutlaka ama mutlaka, istisnasız kaçırılıyor.

canımızın sıkıldığıyla ve elaleme rezil olduğumuzla kalıyoruz her kapatmada, kimse bunu farkına var(a)mıyor mu?

Wednesday, October 22, 2008

inanç pazar fiyaskosu

kaçtır dernek organizasyonu olmuyor diiye söylenir dururum. hoş, bu da dernek organizasyonu sayılmaz ama pek muhterem yönetim kurulu üyemiz ertan'ın öncülüğünde "ekibi yeniden toplayalım" gazıyla bir etkinliğe giriştik; "inanç pazar kahvaltıları". "giriştik" dedim ama benim katılmak dışında bir payım yok. konumuz bu değil, geçelim. duyurusunu facebook'ta gördüm, ning'de ise (şu süper-düper alternatif network'ümsü şey) yoktu. ilki de iki önceki pazar günü "düzenlenmiş" (şu an tırnak işaretlerini elimle yapıyorum) ama daha bi' tanıtım amacıyla hazırlanmış bir event'miş gibi geldi bana. neyse, ertan bu haftasonu ikincisini düzenlemiş bu devam edesice kahvaltı serisinin. kaçar mıydı? bence kaçmazdı. hemen durum "attending"e çekildi, rsvp (répondez s'il vous plaît imiş, bomba!) döşendi, diğer gelecekleri beklemeye koyulundu. facebook'un yalancısıyım, son dakikaya kadar yaklaşık 10-15 kişinin geleceği kesindi. hem de ne rsvp'lerle... "özledim"ler, "yavrucaklarım kuzukulaklarım tutmayın beni"ler, "ooooo ortama aynen akıyorum hacı"lar... tebeşir devrinden ("okul yılları" yerine de kullanılabilir, ben yaptım oldu) beri görmediğimiz insanlar görülüp hasret giderilecek, uzayan aralar mütemadiyen, olmadı zorla kısaltılacaktı. resim güzeldi yani.

sonrası için bir bilmecem var çocuklar:

çarşıdan aldım yirmi tane, eve geldim beş tane...
...olur mu böyle şey be!

olur. inançlı için zor yoktur; zor yapılır, imkansız zaman alır sonuçta. o gelmek için can atanlar listesinden gele gele beş kişi geldi. pelin ('02), gülçin ('03?), serhan ('01), ertan ('01) ve ben. rahatsızlığı olup da gelemeyenlerin mazeretleri başımız gözümüz üstüne de, birkaç tane de defolu model var; son nanosaniyede acil işi çıkanlar, saati şaşırıp bir de üstüne yolu şaşıranlar, missing in action takılanlar, vs. de vs....

bahsi daha fazla uzatmayacağım; inanç tayfasını istanbul bozmuş :)

Thursday, October 9, 2008

dilbert - the knack


TheKnack
Yükleyen jamsoun


"...all things mechanical and electrical, and utter social ineptitude."

Saturday, October 4, 2008

tek parti

bekir coşkun'un 2,5 sene önce yazdığı bir yazı. ben 2,5 saniye önce keşfettim, aktarmadan edemedim:

1950'den bu yana Türkiye'de tek parti iktidarı vardır.

Demirel Menderes'in su müdürüydü, Özal Demirel'in müsteşarı, Erbakan'ın da milletvekili adayı... Tansu Çiller Demirel'in, Mesut Yılmaz Özal'ın bakanlarıydı. Tayyip Erdoğan Erbakan'ın yetiştirmesi, şu anda AKP'de üç bakan Özal'ın bakanları, milletvekili ve teşkilatın bir kısmı da Demirel'in adamlarıdır.


Diyelim ki Erkan Mumcu; kolaylıkla ANAP'tan AKP'ye gidip bakan, tekrar ANAP'a dönüp genel başkan olabildi.

Tek partidir bunlar.

İsimleri, amblemleri, bayrakları, sloganları, kişileri değişse de tek parti sürüp gider.

Tümü din-iman sömürüsü yapar, tümünün tarikatları, şıhları, şeyhleri vardır, tümü ABD üzerinden gelir, tümü kendi kendine "milliyetçi-maneviyatçı" der, tümü bir tek ekonomik modeli savunur, tümü sermayeden taraftır, tümü emekçiyi sevmez...

Tümü kamyondan yanadır, tümü tren istemez...

Tümü betona bayılır, tümü ormandan hazzetmez...

Tümü beni uçaklarına bindirmediler.

Tümü sözde muhalefetteyken dokunulmazlıkları kaldıracaklarını söylerler, tümü iktidara gelince dokunulmazlıkları kaldırmazlar.

Tümünun Unakıtan'ları vardır.

Tümünün bir de Ofer'leri bulunur.

Tümünün çevreleri zengin olur.

Tümünde halk yoksullaşır.

Tümü "Ali Dibo sistemi"ni işletir.

Tümünden geriye deve yükü yolsuzluk-hırsızlık dosyası kalır.


Tümü birbirlerinden hesap soracakmış gibi yaparlar, ama birbirlerinden asla hesap sormazlar.

*

Tek partidir bu, 1950'den bu yana iktidardadır.

Aslında sizler; aynı partinin adı değişik olanını seçersiniz.

Size iktidar değişmiş gibi gelir.

Ama değişmez.

Size arada bir "İktidar değişti ama memleketin durumu niye değişmiyor?" demek düşer.

Aslında iktidar değişmemiştir, siz öyle sanırsınız.

Tümü bayramla gelir.

Tümü hüsranla gider.

Tümü birdir.

Tümü o'dur.

Ve tümünü siz seçersiniz, siz...
25 yıldır pkk terörünü çözemeyenlere gitsin bu.