cuma akşamı baktım kimse beni mesaiye bağlamıyor (yeni icat ettim bunu da, atalım public domain'e rahvan gitsin) ve mine geldiğinden beri "bir ara görüşelim" noktasında kalmışız, çektim telefonu. aradım, uyuyordu; yalnız, uyuyor olup da bu kadar kısa sürede hazırlanabilen biri cins-i latif arasında az bulunur, takdir ettim. buluştuğumuzda (yanında hintli arkadaşı gazal da vardı) üstünden tüm hafta geçmiş bir egiboy ile karşılaştılar, hoş olmadı tabii :P
günün geri kalanı gayet süperdi, ama başlangıcı kötü ötesiydi. misafirimize yabancılık çektirmeyelim ve egiboy kişisine değişik bir mutfak deneyimi yaşatalım diye taksim'de ismi lazım olmayan, hint yemeği yaptığını iddia eden bir yere gittik. iyi, güzel, damağımıza uygun, ama böyle bir servis rezaleti görmedim, hatta geleneksel kalıplarımızdan birini kullanarak tekrar edeyim, egiboy egiboy olalı böyle zulüm görmedi. neysemkine, sonrasında odakule'nin karşısında süper terası olan bir mekana gittik, ben şahsen süp-per eğlendim. iş dışında da bir hayat var, biliyorum, ama bir sarmalın içine düşüveriyor insan, hele bir de büyük bir işin tam ortasındaysan. bir sürü fotoğraf çektiler, ama gazal niye restorandaki menünün fotografını çekti, hala anlayabilmiş değilim. gerizekalı işte :P
iyi geldi bea!
egiboy,
ReplyDeleteo mekanin adi lazim. biz gittik kimse gitmesin diye. adi "musafir". siparis vermek icin, hesap istemek icin masadan bir kisinin ayaga kalkip garsonlarla sohbet etmesi gerekiyor.
he bir de gazal a okuttum postunu. ustunde urduca yazdigi icin cekmis. bence de ilginc turkiye de urduca bir menu gormek. gerizekali dediysek o kadar da demedik :P