Wednesday, June 11, 2008

kafanı toparla!

herhangi birşeyi anlatmaya çalışırken artık kendimi paralel düşünce işlemeye zorlamaktan mı yoksa herhangi bir bağlamda belli bir süreden kalmayı becerememekten midir bilinmez, konudan konuya atlıyorum. her ne kadar bazı durumlarda işe bile yarasa (tabu oynarken çağrışımlar kadar işe yarayan ne var yasak kelimeleri söylememek dışında?) da çok şikayetçiyim bu durumdan. kayda, daha doğrusu yazıya alınmış bir hali moleskine'imde karalanmış bulunuyor, buraya da koymadan edemedim. abimin doğum günüyle ilgili bir blog entry'si olacaktı eğer olabilseydi, ama ameliyat masasında kaldılar:
bugün abimin doğum günü. her seferkinden biraz özel yalnız bu yılki, çünkü kendileri artık 30 yaşında (doldurduğun yaş sayılıyordu, değil mi? yani 23 mayıs 1978 doğumlu biri 30 yaşındadır ve 31'inden gün alacaktır, doğru mu? zaten bir bunu kıvıramıyorum bir de akrabalık ilişkilerini. mesela elti nedir allahaşkına? e.t.'nin nesidir? bu kadar sözcük kalabalığına ne gerek var? adres tarif ederken başlangıç noktasını belirldikten sonra sadece ileri/geri/sağ/sol yeterliyken, birinin size yakınlığını tarif ederken anne/baba/(abi/abla)/kardeş kelimeleri ("çekirdek aile komut seti" :) ) neyimize yetmiyor? hayır yani, problem tanımına baktığında biri ağaç karışlama (tree traversal), diğeriyse yönlü bir çizgede iki nokta arası güzergahı işaretleme. ilk problemdeki yapı hiyerarşik olduğundan işimiz çok daha kolay. diğer problemde ise hem devamlı bir oryantasyon kontrolü yapmak lazım, hem de bağlantılar öngörülemiyor; mesela kadıköy altıyol'da bahariye caddesi'nden boğa'ya gidiş yönünde "sol" neresi? hangi sol, kaçıncı sol? bu nedenle daha basit bir yönerge setiyle daha karmaşık bir problemi çözerken çok daha basit bir problemde ortalığı jargona boğmak niye? neyse, otuz? otuz.)

amiyane tabirle, "bu ne lan"? tekrar yazarken bile yoruldum. en acilinden tatile çıkmak gerekiyor, görünen o. bünyeyi tuzlu suya yatırmak gerek. ağustos ortasından önce olamayacak ama bu ne yazık ki...

No comments:

Post a Comment