Wednesday, September 17, 2008

egiboy.banalspot.com

gece gece fabuloso bir mesaj aldım şirin'den, facebook üzerinden. bir dizi iyi niyetli öneri:
yaa egiboy oncelikle noolur facebook'taki adini degistir her status update'inde egiboy is doing this and that yerine kemal is doing this and that yaziyo.
neyse, senin blogunu da takip ediyorum, ne guzel tatildesin :)) hic fotograf koymuycak misin? koysana azicik deniz kumsal vs fotografi gozumuz gonlumuz acilir :) bi de son olarak, bana blogumla ilgili "sunu yaz sunu yazma" diyenlere kil olurum onun icin feel free to ignore this, ama ne biliim isinde yaptigin teknik seylerle ilgili yazinca ben hicbisey anlamadigim icin boyle bon bon bakiyorum. oysaki boyle tatildeyken yazdiklarin tipinde seyler yazinca daha cok hosuma gidiyo. ama bu sadece bi helpful suggestion. kizmazsin umarim :/
hadi sana iyi dinlenmeler, iyi recharge olmalar. cok opuyorum kendine iyi bak!

sirin
bekletmeden irdeleyelim:

"kemal" olayı konusunda ben de rahatsızım aslında. dedemin adı kendisi, hatta onun da (namık kemal) yarısı. resmi işlemler haricinde hiç kullanmadım, imzamda "k." şeklinde bile bulunmaz. öss'de yanıt formunda adımı kodlarkenki halim gözümün önüne geldiğinde hele daha bir bozum olurum. neyse, facebook resmi daire olmadığına göre orada kemale ermeye ne gerek var? egemenlik yetmiyor mu? her millet hak ettiği şekilde yönetilir ey okur; senin de payına olgunlaşmadan iktidara gelen bir kifayetsiz muhteris düştü :P sonuç itibariyle şirin'in ikazı yerinde.

tatil fotografı konusunda ne yazık ki yardımcı olamıyorum. devam etmekte olan ve hiç bitmesini istemediğim (tatilinin bitmesini isteyecek kişilerle tanışıp onları ilgili sağlık kurumlarına yönlendirmek istiyorum bu arada) tatilimin blog post'ları haricinde tamamen belgelenmemiş bir tatil olmasını istedim, bu yüzden değil fotograf çekmek fotograf makinamı yanıma bile almadım. kendi adıma pişman değilim ama bu isteği karşılayamamama neden olduğu için üzgünüm. en başta egiBlog'da da detaya girmeyi düşünmüyordum, zira tatil insanın kendi için yaptığı bir şey ve hiçbir zaman bir ortamda "tatilde şuraya gittik, şuraya çıktık burdan indik oradan kaydık düştük uf olduk" falan diye anlatma hevesim olmadı. maldivler'e gidip fotoları ofiste dolaştırmak falan... ne bileyim, sevmem böyle şeyleri ama şu şehir kurtarma mevzuu fena dürttü beni. sonuç itibariyle "çekemediğin fotograf senin değildir" dememişler ama birinin deme zamanı gelmişti, dedim :P birkaç gündür çarşaf gibi olan deniz ve batarken tavdaki kızgın demir gibi kızıldan kızıla bürünen güneş de bana kalsın ;)

"şunu yaz şunu yazma" konusunda bir iritasyon, bir tahriş söz konusu olsa da yapıcı her türlü öneri kabulümüz. egiBlog'da o sıra neyle uğraşıyorsam onunla ilgili bir şeyler yazmaya çalışıyorum. işle ilgili neredeyse hiçbir şey yazamıyorum zaten, çünkü çoğu yeni çıkacak bir bankacılık ürünüyle falan ilgili oluyor ve çıkana kadar da kimsenin haberinin olmaması lazım. saman altından su yürütmek, sürpriz faktörü, hasan almaz basan alır, muz cumhuriyeti darbesi modeli iş geliştirme yöntemi, hangisini uygun görürseniz ondan yani. diğer teknik şeylerle ise tamamen kendi zamanımda ilgileniyorum o da tamamen işte (iş'te) bu tür yeni şeylerle oynamamızın mümkün olmamasından ve bunun etkisiyle paslanıp kalmak istemememden dolayı. o işlerle (ki genelde "egiboy planlama teşkilatı" şeklinde tag'lenmiş oluyorlar) ilgili post'lar aynı zamanda kendim için hatırlatma notları. iş zamanı zaten eski ve yeni programlama paradigmaları içinde boğuşma halinde geçtiği için bu zırada yazılan post'lar da haliyle blogspot'a değil de (olsa) banalspot'a yazılmış gibi oluyor. şöyle bir çözüm geliştirilebilir; geniş bir zamanda ben yüz küsur post'u teknik/değil şeklinde tag'lerim, böylece egiBlog'un banal/bayık/jargonistik/nerdfeed kısmı filtrelenebilir.

böyle yani.

No comments:

Post a Comment